Strazburg

Renkli evleri ile adeta bir masal şehri...

Strazburg

 

Galatasaray Lisesinden sevgili kardeşlerim İpek, Deniz, Tuba ve Pala ile birlikte klasik her yıl yaptığımız Paris gezisini bu sefer Fransa’da Paris’te değil de değişik bir mekanda yapalım dedik ve Strazburg’u tercih ettik acaba etmese miydik ? !…

 

Böyle dememin nedeni frankofon olarak Fransa’ya olan hayranlığımız açıkçası Strazburg için pek geçerli olamadı! Çünkü Fransa’nın kuzey doğusunda Almanya’ya sınır olan bu şehir ve yıllar boyu bir Almanya’ya bir Fransa’ya geçmesi bakımından daha çok Almanya’yı çağrıştırıyor ve bütün isimler Almanca. Açıkçası Fransızca konuşuluyor ama biz kendimizi Almanya’da yaşıyor gibi hissediyor ve menülerde sürekli şnitzel, sosis, haşlanmış patates ve lahana görüyoruz! Tabii ki bu bizi çok şaşırttı hatta öyle ki birkaç restoran harici doğru dürüst et bile yiyemedik. Etler her zaman Fransa’da az pişmiş olmasına rağmen burada kurutulmuş çok pişirilmiş ve çok farklıydı. Şaraplar ise beyazı Riesling çok başarılı ama aynı şekilde kırmızı Pino Noire için aynı şeyi söyleyemeyeceğim :-( Açıkçası Strasburg bizleri yemek açısından biraz hayal kırıklığına uğrattı. Hatta öyle ki, Fransa’nın harika croisssant ve bakery ürünleri dahi beklenenin çok altındaydı maalesef.

 

Oysa Strazburg oldukça önemli bir destinasyon. Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosuna başkentlik ediyor, çok önemli bir üniversitesi var ve Unesco tarafından Dünya miras Listesi’ne alınmış durumda. Aynı zamanda şehir Avrupa Başkenti unvanını da taşıyor.

 

Tabii bu bizi ne kadar ilgilendirir? Ayrı bir konu!

Aslında Strasburg, görsel açıdan çok enteresan ve tamamen bir masal şehri gibi. Kendinizi renkli evlerin arasında daha çok alman mimarili ahşap evlerin ve kanalların arasında gerçekten rüyada gibi hissediyorsunuz.  Çok çok hoş ve fotoğraf açısından da keyifli. En etkileyici yapısı ise meydandaki STRAZBURG Notre Dame Katedrali. İçi de, dışı da gerçekten büyüleyici! Biz çok çok beğendik hemen katedralin yanındaki üç katlı 200 küsur yıllık “Maison Kammerzell”  restoranı ise  çok başarılıydı ve en güzel yemeği de burada yedik diyebilirim. Yemek boyunca bol dedikodu ve bol kahkaha olması da yemeğe ayrı bir tat katmadı değil :-)

 

Restoran olarak tavsiye edebileceğim diğer mekanlar da; Le Tire-Bouchon ve La petite Marie

 

Araba kiralayarak günü birlik yapmış olduğumuz gezi ise çok keyifliydi.

Gezilen yerler, araba içi sohbetler ve her daim dostlar ile doya doya içten atılan

Kahkahalar.

En büyük şansımız olan bu paha biçilmez dostluğun ve kardeşliğin hep devam etmesi dileklerimle…