Krasnoyarsk - Sibirya

-27 derecede ve bem beyaz karlar içinde !

-27 derece ve bem beyaz karlar içinde ama dostlar ile sım sıcak ve unutulmaz bir gezi…

Galatasaray’dan devre arkadaşım sevgili Çoşkun Yılmaz’ın davetlisi olarak Sibirya – Krasnoyarsk’a gidiyoruz…

 

Coşkun,  Kayı İnşaat olarak Krasnoyarsk’da bir Otel projesi tamamlamış ve açılışına da iş yaptığı kişileri ve biz dostalarını çağırmış. Bizler de bu davetten büyük bir gurur duyup hemen ajandalarımızı ayarlayarak katılıyoruz.  Program Pazar sabahı gidip, Salı akşamüstü dönmek şeklinde.

Her ne kadar, programın detayı gelip de uçuş süresinin 8 saat ve saat farkının 5 saat olduğunu öğrenince, gidip gitmemek arasında ciddi bir gel gitlerim olduğunu itiraf etmeliyim !

Fakat ne iyi etmişim de gitmişim. Çok kısa da olsa dostlar ile birlikte, sım sıcak ve çok keyifli bir seyahat yaşadım ve sevgili kardeşim Coşkun ile bir kez daha gurur duydum. Gerçekten muhteşem güzellikte iki otel kompleksi açmış Novotel & Ibis .Yolunuz düşerse ! Muhakkak bu otellerde kalın derim.

Çoşkun sağ olsun, özel uçak kaldırıp, bizi oraya götürmenin ve otelde ağırlamanın dışında her detayı düşünmüş.

Uçaklarda ara koltukları boş bırakıp Business gibi uçmaktan, yol boyunca ve tüm seyahatte su gibi akan içkilerden, odalarımıza koyduğu ufak hediyelerden, şehir turuna, çok güzel Restoran rezervasyonlarından, Opera Binasında Candan Erçetin konserine kadar…

Sevgili Coşkun, sana tekrar kocaman bir teşekkür sevgili kardeşim.

 

Uçak yolculuğumuz 8 saat dedik ama bu aslında uçaktan çok Uçan Bar şeklindeydi !…  İniş aşamasında hosteslerin, kemeri, tepsileri kapamayı geçtik lütfen yerinize oturun diye yalvarmaları çok hoştu.

Sabah saat 11:00 de başladığımız yolculuk, 8 saat uçuş ve 5 saat saat farkını koyunca inişimiz yerel saatle 24:00 oldu.  Otele gelmemiz ise 01:00 … Fakat o da ne ? Bizi klasik müzik çalan bir dörtlü karşılıyor ve odalarımıza çıkmadan mükellef bir Kokteyl ve sonrası yemeğe geçiyoruz.  Saat oldu mu 02:00 ? Ne yapılır ? Yatılır değil mi… Yok biz ekip olarak çıkıp, gezmek ve sadece 2 gün kalacağımız bu tatlı şehri keşfetmek istiyoruz.

Gündüz -27 olan Krasynoyarsk’ın gece hissedilen sıcaklığını siz düşünün. Tek hissedilmeyen alkol ve uyku !.. 🙂 Sabah saat 05:30’da sonunda otele gelebiliyor ve Coşkun gerçekten güzel Otel yapmış diyoruz…

Sanki super uyku uyumuş gibi ertesi sabah saat 08:00 de kalkmış ve Krasnoyarsk’ı gezmeye hazırdık.  Krasnoyarsk, Orta Sibirya’da yer alan Moğolistan’ın üzerine denk gelen Sibiryanın Novosibirsk ve Omsk’dan sonra en büyük 3. Şehri. Büyüklüğü önemli değil ama Anton Chekhov’un dediği gibi Sibiryanın en güzel şehri.

Trans-Sibirya demiryolunun buradan geçiyor olması ve şehrin tam ortasından geçen Yenisei Nehri bu şehire ayrı bir büyü ve güzellik katıyor. Bir de tabii ki, orman içinde bir şehir olmasına rağmen her köşe de ayrı bir park ve tüm şehir keyifli, güzel heykeller ile dolu.

Özellikle Yenisei Nehrinin üzerinde bulunan hidroelektrik santralinden çıkan sıcak su nehirin mütemadiyen buharlaşmasına ve çok romantik ve büyülü bir görüntü sunuyor. Tabii tüm bu güzel manzaraya bembeyaz karın kattığı çerçeve de apayrı…

 

1,000,000 Kişinin yaşadığı Krasnoyarsk, yer altı kaynakları ile de çok zengin bir şehir.

Rusyanın en büyük Alüminyum yatakları burada. Ayrıca petrol, doğal gaz ve altın da var.  Daha ne olsun ?! …

Bu kadar zenginliğe -27 derece de nazar olsun diyor insan. Ama inanın demesi sadece lafta kolay. Palto, eldiven, atkı dahi de olsa dışarıda dolaşma süreniz maksimum 10 dakika. Sonrası parmaklarının sızlamış şekilde otobüse koşar adım geri dönmeniz.

Gezimizde, pek dışarıya çıkmasak da otobüs ile şehrin genelini, Yenisei nehrini, Unesco tarafından korumaya alınan milli parkını ve tepeden muhteşem manzarayı görme şansı bulduk. Ayrıca yolumuz üzerinde bulunan hayvanat bahçesinde durarak çok ender rastlanan beyaz sibirya kaplanını görme şansı yakaladık. Gerçekten çok etkileyici bir hayvan.

Öğlen ise mola verdiğimiz yer, çok şaşırtıcı bir şekilde bir kayak merkeziydi !

Evet şehrin tam ortasında 3 telesiyej ve 1 teleski’den oluşan çok güzel bir kayak merkezi var. Ben burada çalışıyor olsam, kesin günde 2 saat işi kaytarır buraya gelirdim. Siyah pistleri ile de hiç fena değil 🙂

Burada yer alan Restaurant ise gerçekten muhteşemdi. Hem dekoru, hem yemekleri, hem klasik müzik triosu hem de servisinin “güzelliği”…

 

Akşamüstü ise Otele döndüğümüzde, ne iyi ettik de sevgili arkadaşım Derya Sabaz ile otele girmeden Yenisei nehir kıyısına gidip,

gün batımı fotografı çektik. Gün batımında karlarla kaplı ağaçlar, sürekli buharlaşmanın  olduğu büyülü nehir görüntüsü ve arka fonda taş köprü inanılmaz güzel fotograf sunuyor ve insana Sibirya’da güneş bir başka batıyor dedirtiyor…

Güzel bir masaj sonrası otelimizde dinleniyor ve sevgili Candan konserine gitmeden önce Gala gecesine iniyoruz.  Coşkun’un davetlileri olan Vali, Bakan gibi protokol kısmın Rusça, Türkçe ve İngilizce konuşmalarından sonra yemeğimiz başlıyor.

Burada beni şok eden konu ise, bundan tam 25 sene önce 1990 yılında ben Moskova Alarko’da çalışırken firma sekreterimiz olan Olga’nın Kayı inşaatın da sekreteri olmuş olması ve yıllar sonra tekrar karşılaşmamız. Anıları yad etmemiz ve keyifli muhabbetimiz çok hoş bir tesadüf oldu.

Yemeğin sonundaki tartışma konumuz ise, otelimizin 50 metre uzağında olan Opera binasına takım elbiselerimiz ile mi ? Yoksa Paltoları giyerek mi ? gideceğimiz… Ben paltoyu seçenlerden omama rağmen inanın 50 metrelik yürüyüşte kumaş pantolonun altında bacaklarım tamamen dondu ! 🙂

Candan’ın harika performansı ile çok keyifli bir gece geçirdik ama arada en büyük muhabbetimiz o gün belli olan teknik direktörümüz Mustafa Denizli’nin doğru seçim olup, olmadığı ve başarılı olup, olmayacağı idi !…

 

Ertesi sabah ise kahvaltımızdan sonra Türkiyeye dönüş yolculuğumuz başladı. İşin ilginç yanı ise aynı gün II.Dünya savaşından beri ilk defa bir Rus Uçağı düşürülüyor ve bu maalesef Türkiye tarafından oluyor.  Sonradan iki ülke arasında yaşananları gördükten sonra açıkçası 4 saat ile paçayı kurtardığımızı düşünüyoruz :-))

Seyahat etmek güzel, görmediğin yerleri görmek güzel ama tüm bunlar eski dostlar ile olunca hepsinden güzel…

Teşekkürler Coşkun çağırdığın için…

Teşekkürler dostlar Denizhan Ege, Cem Yelkovan, Sinan Yelkovan, Aydın Demirkol, Oktay, Mehmet Dedeoğlu ve tabii ki Candan Erçetin.

 

Seyahat etmek güzel, görmediğin yerleri görmek güzel

ama tüm bunlar eski dostlar ile olunca hepsinden güzel…