Festival dar ve uzun bir cadde ‘de gerçekleşiyor. Araçların kasaba içerisine girişi yasaklandığından; indiğiniz yer ile caddeye yürüyüş oldukça uzun bir yol ama etrafınızda bir çok renkli sima ile ve şarkılar eşliğinde yürümek yolu çok kısaltıyor. Daha sonra festival alanından çıkmak mümkün olmadığı için de, yol boyu seyyar tuvaletlerde özellikle bayanlardan oluşan uzun kuyruklar göze çarpıyor. Erkekler ise, daha çok sabahın köründe kurulan bira stantlarının önünde kuyruk oluşturmakta ve çayırların aralarında gözükmekte. 🙂
Festival caddesine güvenlik sebebi ile kesinlikle hiç bir çanta alınmadığından çantaları gerçekte kuaför olan ama o gün için içerisinin boşaltıldığı bir mağazaya parça başı 3 Euro olmak üzere teslim ediyorsunuz.
Çantanızın akıbeti ise meçhul !… Hiç çanta götürmemekte fayda var.
Festival caddesine girişimiz yaklaşık saat 09:30 civarı. Tabii bu yürüyüş içerisinde evlerin balkonlarından, çatılarından gerek kova kova, gerek ise hortum ile sizi bir güzel suluyorlar. Hatta bir kova suyu farkında olmadan şiddetlice yediğinizde dağılıp, yere yapışmanız an meselesi 😉
Burada bulunulması gereken en iyi yer caddenin tam ortasında bulunan kilisenin yakınları.
Zira burada öncesinden yağlanmış ve tepesinde koca bir jambon bulunan bir direk bulunmakta.
Festivalin tarihi ritüeline göre köyün gençleri bu direğe çıkıp, bu jambonu almaya çalışıyorlar ve kim bu jambonu alır ise, festival o zaman başlıyor. Direğe tırmanma konusu ise, tam bir çılgınlık !
Her kes bir birinin üzerine basarak ve ezilme pahasına jambon savaşı veriyorlar.
Kalabalık ve yağlı direk yetmezmiş gibi, bir de dışarıdan sürekli hortumlar ile su tutuluyor.