Şehrin, foto grafik açıdan çok keyifli diğer bir yanı da binaların çoğunun kızıl tonlarına boyalı oluşu. Bir çok klasik Avrupa şehri gibi el değmemiş/bozulmamış, modern adı altında çirkinliklerin şehrin ruhuna zarar vermemiş ve masal diyarı gibi olan eski şehrine sahip olan Bologna’da, Roma döneminden yapılar, 12.-14.yy’dan kalma kemerler, kubbeler, destekli tonozlar, Ortaçağdan kalma şehri çevreleyen orijinal surlar, kiliseler ve kuleler hala ayakta ve süper korunmuşlar.
Bu keyifli kızıllık, şehrin ayrıca ‘BOLOGNA LA ROSSA – KIZIL BOLOGNA’ olarak ünlenmesine sebep olmuş. Ancak ‘KIZIL’ lakabı aynı zamanda şehrin Komünist görüş ve eğilimlerine de gönderme yapıyor !
Bologna’nın bir başka bizi şaşırtan özelliği 11. yüzyılda kurulmuş Avrupa’nın en eski üniversitesine sahip olması. Üniversite hala faal bir durumda ve Bologna aynı zamanda scooter’ları ile gezen gençler ile dolu bir Üniversite şehri. Bologna Üniversitesinde dil bilim profesörü olarak 30 yıl çalışmış yazar Umberto Eco, dünyaca ünlü romanı ‘Gülün Adı’nı şehrin bu gerçeğin peşindeki ruhundan aldığı ilham ile yazmış
2000 yılında ‘Avrupa Kültür Şehri’ seçilmiş olan, eğitim ve kültür seviyesi son derece ileri olan Bologna’nın bir ismi de ‘BOLOGNA LA DOTTA – BİLGİLİ BOLOGNA’.
En keyifli yanını sona sakladım… Bologna mutfağı !
Çok saygın bir mutfağa sahip olan bu şehir, Parmesan peyniri, Parma jambonu, tortellini ve lasagna, dünyada “Bolognes” sos olarak bilinen “Ragù sosu” gibi İtalya’nın dünyaca ünlü gastronomi lezzetlerinin yaratıcısı. İşte bu sebeple şehrin bir başka lakabı ise ‘BOLOGNA LA GRASSA – ŞİŞMAN BOLOGNA’.
Jambonların asılı olduğu, çeşit çeşit peynirlerin sergilendiği şarküterilerden, harika pasta hanelerine, sokak arası Trattoria restoranlarından, gurme lezzetler sunan Michelin restoranlarına her biri birbirinden güzel ve lezzetli deneyimler. Bence Bologna’nın diğer İtalyan şehirlerinde olduğu gibi, tek kötü yanı sizde sürekli yemek ve harika şarapları, grappa’ları içme hissi yaratması ve sadece hafta sonu için bile gitmiş olsanız en az 1-2 kilo alarak dönmeniz 🙂
Bologna’nın en otantik ve tipik caddesi Via Drapperie. Balıkçı, şarküteri, Enoteca (Şarap barları) çiçekçi, manav ve pastanelerin yer aldığı bu sokak dükkanların dekoru ve tabelaları sanki geçmişte yaşayan bir hazine. Ayrıca çeşitli şarap dükkanlarından bardağınızı alıp, keyfinize göre şarküterilerden alış veriş yapıp kendinize mükellef bir ziyafet çekeceğiniz Mercado di Mezzo yemek çarşısı da unutulmaması gereken yerlerden.
Tavsiye edebileceğim bazı yeme & içme adresleri ;
Keyifli bir pasta için – Pasticceria & Caffeteria Santo Stefano,
Kahve molası için – Mokarabia Cafe, Strada Maggiore
Veya La Bottega del Caffè, Via Orefici
Geleneksel Bologna lezzetleri sunan harika bir öğle yemeği adresi
Ristorante Grassilli – Via Luzzo
Keyifli bir akşamüstü şarap keyfi için – Cantina Bentivoglio
Gurme akşam yemeği için -Al Pappagallo, Piazza della Mercanzia
1903’den beri servis veren harika bir Trattoria – Ristorante Donatello, Via Augusto Righi
Akşam yemek sonrası gitmek isterseniz, Bologna’nın efsanevi caz kulübü
Caz Bar: Cantina Bentivoglio, Via Mascarella, 14